Mekan boş bir evin boş bir odası. Bazen kendi ruhunuz bile çıkar açık pencereden dışarı. Tamamen yalnız hisseder beden kendini. Soğuktur esen rüzgârlar yaz da olsa mevsim. Üşür beden güneşin altında da dursa teniniz. İşte bir hayali sevgili doğar uzakların ışığından. Hani siz karanlıktayken her zaman aydınlık olan, gecenin düşmediği masallar diyarlarından. Yol alır gelir size yavaş yavaş mutlu ederek.

Önce bir siluet görünür ufukta. Güneşin bir yerde batarken bir yerde doğduğu anı izlerken siz hüzün dolunca o hüzün dağılır yavaş yavaş hayali sevgilinin her bir adımında. Usulca sokulur size de siz yine fark etmezsiniz varlığını hayali sevgilinizin. O da fark ettirmeden gelir sokulur benliğinize zaten.

Bir gün gelir hiç yıldızları olamayan ay ışığını tatmamış bir sevgiliniz olduğunu fark edersiniz. Öyle güzeldir ki o sevgili kimse göremez bir ışıktan başka. Güneşi söndürür de etraf farkına varmaz. O nesneniz ışık yansıtmaz sizden başkasına. Kalbinizden çıkandan başka hiç bir ışık yansımaz o en güzel tenden.

Odanız bir süre sonra dolmaya başlar. Görür hissedersiniz ve arka fonda Spanish Guitar derecesinde bir müzik çalarken ayaklarınız sizin uyuşukluğunuza itaatsizlik eder. Belki de sevgiliniz tutar kaldırmıştır. Kimse bilemez. Yürürsünüz kalabalık ol(may)an odanızın en geniş sahnesine doğru. Ay ışığı bir yandan vururken yosun tutmuş duvarlara, yıldızlar size ışık tutar. Şarkıya vokal kâinattaki tüm ötücü kuşlar. Farkına varırsınız bir el sarılır belinize ve içiniz geçer. Kollar arasında olmak. Aman yarabbi ne güzel bir duygudur sıcak bir ten hissetmek.

Sonra bir bele dolanırcasına yavaş yavaş hareket etmeye başlar beden odanızın en büyük sahnesinde. Usulca bir rüzgâr eser nefes mahiyetinde. Okyanus kokar o nefes. Memleket kokar. O sevgili size ulaşana kadar geçtiği her nokta o nefeste kokar. Düş bu ya; o nefes hep güzel şeyler kokar. Şarkı değişir My Heart Will Go On olur. Bedenler daha yaklaşır ve bir yerlerde güneş batarken sizin pencerenizde doğmaya başlar.

Şarkı biter sevgiliniz sizi terk eder. O anın tadı damağınızdadır. Gitmez o tat. Hiç bir yemek size tatlı gelmez. O’nu ararsınız. Uzak diyarlardan gelme sevgiliyi. Varlığını bile doğru düzgün göremediğiniz sevgiliyi, bir nur misali gözlerinizi kamaştıran sevgiliyi.

Bir gün ete kemiğe bürünür ve tekrar sizi bulur. Odanız değil bir sokak köşesinde. Çarpışırsınız veya bakışırsınız. O sizi bulur. Siz istedikçe olur. İstenildikten sonra ne olmaz? Olur, bütün dilekler en derinden istenildikçe. Avuçlarınız kayar oksijen, karbondioksit, azot karışımı hava kütlesinin içinden usulca. Bir tene dokunur o avuçlar. Tanıyor musunuz o teni? O sıcaklığı ve bir rüzgâr size bir koku getirir. Sarhoşluğunu hissedebiliyor musunuz? En sonunda bir bakış. Hissettiniz mi kalbinizdeki ateşi, midenizdeki acıyı ve karnınızın açlığını. Baş dönmesini yaşamadıysanız daha önceden hazır olun. Başınız dönecektir az sonra ve sizi kimsenin tutmasına gerek kalmayacaktır çünkü o karşınıza çıkan kuvvet sizi ayakta tutacaktır.

Bir müzik duyacaksınız arka sokaktan geçen âşıkların arabasında el ele tutuşurken dinlediği müziği. İçiniz bir kat daha ısınacaktır ve dalgalanan o saçlardan bir tel gözünüzün önünden geçerken avucunuz ağır çekimde o saç telini tutacak yüzünüze yumruk yapıp iki ucunu sürecektir. Hiç farkına vardınız mı önceden bu hamlelerin.

Kazanamadınız değil mi siz hala. Geçti gitti bir afet-i devran yanınızdan sizi heder ederek. Gidemez bir yere korkmayın. Kalbiniz istedikçe ve o sizin için yazılmışsa Tanrı katında; dönecektir size mutlaka. Saklayın o saç telini. Sizde kalan parçasını almaya gelecektir mutlaka. Hem de karşılığında kalbini bırakarak. İnanamadınız değil mi? Her şey hayal gibi. Fantezi dünyasında mıyız ki? Dünya sizin. İster yalan ister fantezi deyin…

immortALance

Yönetici

You may also like...

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.