Yaşam mekanizmasında acı her daim mevcuttur. Acıyı soyut ve somut olarak ikiye ayırabiliriz.
Ben soyut acıya değinmek istiyorum. Genelde insanlar kaybettikleri bir şey için acıya maruz kalırlar. Bu bir sevgili, bir hayvan, bir eşya, bir yakın olabilir.
Ölümün acısını buradan ayrı tutmak gerekiyor. Ölüm dediğimiz şey geri dönüşü olmayan ve geri dönüşü bulunmayan bir şeydir. Bu sebeple ölüm ayrı bir noktada tutulmalıdır.
Kaybetmiş olduğumuz bir sevgilinin peşinden ne çok ağlarız değil mi? Gözlerimiz kurumaz. Hatta melankolik bir insan için o yaşlar sel olmuştur. Eğer bir şair sıfatınız da varsa duvarlarınız yosun tutmuş boğulmak üzeredirsiniz. Peki, bu acıların bize etkisi nasıldır. Bu soruya genelde olumsuz olarak cevap vermek durumunda kalıyoruz. İştahtan kesilir, kendimize bir dost olarak içki, sigara gibi maddelere tutunuruz. Pişmanızdır bazı yaptıklarımızdan veya yapamadıklarımızdan. Pişmanlık değil midir insanı yıkan?
Her insan pişman olmaktadır. Bazıları bir değişiklik yaparlar kendilerine ve pişman olmayı bir kenara koyarlar. Pişmanlık sonu gelmeyen bir acılar silsilesidir. Çarşıdan aldım bir tane eve geldim bin tane misali. Öyle bir illettir hayatımızdaki. Ben pişman oldum ama çocukken. Son pişman olduğum şeyi hatırlayamayacak kadar eskiden hem de. Pişman olmanın aslında bir yarar sağlamadığını anlamam yıllarımı aldı diyebilirim.
Eminim siz de pişmanlık suyunu içtiniz. Fakat sağlam bir beynin pişmanlığı çoktan silmiş olması gerekmektedir. Kişisel gelişimin çoğu safhasında gelişimi durduran bir etkidir. Pişman olduğumuz anda hayatımız durmuş sayabiliriz. Her şey o eylemin ya da eylemsizliğin üzerine kurulur. Yemek yerken, okula-işe giderken ve en çok da uyurken, bütün boş zamanlarımızın katilidir.
Birçok hatanın elbette bir sebebi ve doğrusu da vardır. Önemli olan o hataya odaklanmak ama hatadan pişman olmamaktır. Şöyle ki elinizden düşürdüğünüz bir telefon düşerek kırıldıysa bunun sebebi ya dikkatsizliğiniz ya da o telefonu sıkı sıkıya tutmadığınız, ona dikkat etmediğinizden kaynaklanır. Telefonumuz kırıldı babamız bizi öldürecek. Hadi ağlayalım cümbür cemaat!!!
Ağlamayınız efendim ağlamayanız. Telefon kırıldı artık. Bir sonraki eşyanızın kırılmasını nasıl önleyeceksiniz onu düşününüz ki telefonu kırmak yanınıza kâr kalsın. Çünkü elinizde kurtaracağınız bir dizüstü bilgisayar ve Mp3 oynatıcınız mevcut.
Hatalara boyun eğmek değil hatalardan ders almak gerekmektedir. Babanız sizi dövecek fakat bir defa. Bundan kurtuluş yok sanırım. Nasreddin Hoca misalini uygulamış olsaydı ne yapardınız? Telefon yine yanınıza kâr kalırdı fakat bu sefer bir de diğer eşyalarınız için üzülebilirdiniz. Pişman olmak yerine yaptığınız yanlışı sorgulayın. O zaman daha yararlı olacaktır emin olun. Yanlışınız yoksa da o telefonun vadesi dolmuştur yapacak yoktur. Kader işte deyip geçiniz.
Bir türlü daha yapabilirsiniz elinizdekilerin değerini anlamak için. Onları zihninizde şekilden şekilde kaybedin. O zaman da acı çekmeden ders alabilirsiniz. Pek fazla kalmaz akılda ama sizi idare edebilir.
güzeLdi !
Whay bhe Bhen öle bir pişmanimikiii Geri dönüşü yok beaa içimyanior içimmm…