Sinema filmine değer katan senaryosu gibi görünse de bazen hiç olmadık filmlere değer katan bu sefer oyuncular olabiliyor. ( Bay Evet – Yes Man ). Sahnelere değer veren görsel efektler kadar oyuncun mimikleri, ses tonu, karakteristik özelliği ve izleyicinin gözündeki yeridir. Jim Carrey Bay Evet ve The Majestic ile bunu başarmış bir filmdir.
Diğer türlüsü yani senaryonun değer katması durumu ise The Shawshank Redemption ( Esaretin Bedeli ) filminde görülebiliyor. Bu film de oscar alamamasına rağmen IMDb.Com en iyi 250 film listesinde ilk sırayı parsellemiş şekilde duruyor. Bir de güzel senaryoyu arşa değdiren güzel oyuncular vardır ki bu Godfather ( Baba ) filminde zaten gözler önüne seriliyor. Alpacino’nun çocukluğunu bile görebileceğiniz üç filmlik bir seri olmasına rağmen ilk iki filmi 2. ve 3. sırayı Esaretin Bedeli adlı filmden sonra uzun yıllardır kimseye bırakmış değil.
Titanic filmi kendisini, geçmişte yaşanmış üzücü bir olayı aşk ile besleyerek yine çok güzel bir senaryonun genç ama yetenekli olan Leonardo Di Caprio ve Kate Winslet‘in oyunculukları ile unutulmazlar arasına sokmayı başarmıştır. Burada iki aşığın psikolojisi bu genç ama yetenekli oyuncularda çok iyi hayat bulmuştur.
Yine bir diğer örnek ise Untouchables ( Dokunulmazlar ). Bu filmde de Robert De Niro ve Andy Garcia‘nın güzel oyunculuklarının güzel bir senaryoyla buluşması ve Al Pacino‘nun da yeteneği filme değer kazandırıyor. Daha önceki Sinemanın Hayatımızdaki Yeri adlı yazımda da anlattığım gibi farklı bir bakış açısının yakalandığı bir senaryoda o bakış açısını oyuncu oynadığı karaktere uyarak da besleyince kalite farkı oldukça ortaya çıkıyor.
Anlaşılacağı üzere bir film senaryodan oluşur ve oyuncular oynadıkları oyun ile olmazı olur yapabilirler. Bazen de senaryolar oyuncuları önemsiz kılarak kendisini izlettirmeyi başarabilirler. Bu bazen çok büyük meblağlara patlar bazen ise iyi bir senaristin elinden çıkar. Gelmiş geçmiş en iyi filmlere baktığımızda ise senaryo ve oyuncuların kalitesi filmleri bir başyapıt kılar. Kimileri bir defa izlenir, biraz beğenilir iki defa izlenir ama bu baş yapıtlar yılda bir televizyonda verilir ve her defasında izlenir…
Son unsurumuz ise sinemanın yönetmenidir. Yönetmenler sinemaya aslında en can veren unsurlardır. Senaryonun işlenişi, oyuncunun performansı bir bakıma yönetmene aittir. Yapılacak hamleler, konuşmalar vs. vs. her şeyiyle yönetmenin elindedir. Bir oyuncu ne kadar üretken ve yetenekli olursa olsun yönetmenin gözden kaçırması durumunda filme bir etkisi olmaz, olamaz. Bu sebeple yönetmeni bu yazımda ayrı bir köşeye koyuyorum. Zira dünyada ilk filminde bir başyapıt çıkartmış olan kaç yönetmen var ki?
Filme çok büyük etkiyi ya batırarak yaparlar ya da çıkartarak ama oyuncusunda iş olmayan yönetmen çıkartamaz, kendinde iş olmayan yönetmen oyuncusu iyi olunca da kolay kolay batıramaz… Film ortada gider gelir…